TÜRKİYE İstatistik Kurumu (TÜİK) 2024 nüfus istatistiklerini açıkladı. Türkiye’nin 2007 ve 2024 yılı nüfus piramitlerinin yaşlı nüfusun arttığını gösterdiğini söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Ece Naz Ermiş, “Yaşam döngüsünde yaşlılık genellikle yıkım olarak adlandırılıyor ancak buna rağmen en az psikolojik destek alınan dönem yaşlılık oluyor. Yaşlı nüfusun bu yıkımı en az derecede hissetmesi için ruhsal sağlık hizmetlerinden yararlanması çok önemli” dedi.
Türkiye’de ve dünyada yaşlı kavramının genel olarak fiziksel değişkenler üzerinden ele alındığına dikkati çeken İstanbul Kültür Üniversitesi Psikoloji Bölümü Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Ece Naz Ermiş, ruh sağlığı çerçevesinde yaşlılığa bakış hakkında şunları söyledi:
“Fizyolojik olarak belirli bir yaşa kadar bir yapım süreci var, sonra bir duraklama süreci ve sonra bir yıkım süreci başlıyor. Yıkım, genellikle yaşlılık olarak adlandırılıyor. Ruhsallıktaki bu dinamizm, yaşam, deneyimler devam ettiği için, duygular sürekli devindiği için, hayat da devindiği için ruh da esasen ölmüyor ya da yaşlanmıyor. Yaşlılığın psikolojik açıdan en zorlayıcı kısmı bu. Beden, artık bazı şeyleri yapamazken ve ruhsallığı sınırlandırıyorken dolayısıyla fiziksel kapasiteyi de sınırlandırıyorken arzuların, tutkuların, isteklerin, duyguların hala devam ediyor, deviniyor olmasından kaynaklı bir çatışma.”
‘BAŞARILI YAŞLANMA, ÇATIŞMALARI DAHA AZ YAŞIYOR OLMAK DEMEK’
Yaşlılık dönemindeki bedensel ve ruhsal çatışmanın daha az yaşanmasının ‘başarılı yaşlanma’ olarak adlandırıldığın belirten Dr. Öğr. Üyesi Ece Naz Ermiş son yıllarda popüler olan bu kavramı şu sözlerle özetledi:
“Başarılı yaşlanma bu çatışmaları daha az yaşıyor olmak demek. Kimi yaşlılarda bu daha başarılı bir biçimde yapılabiliyor. Tabii ki bilinçli farkındalık, edindiği mesleki tecrübeler, yaşamdaki deneyimlerinden çıkardığı anlamlar, çözümler, bunun üzerine düşünebilmiş olması, ele alabilmiş olması; bütününe baktığında yaşamının, daha çok, memnun olabilme kısmına, ucuna yakın olması; o kişiyi fiziksel ve ruhsallığı arasındaki çatışmada daha dengeli bir yere getirebiliyor ve bu da başarılı yaşlanma olarak adlanıyor.”
Başarılı yaşlanmanın, yaşamdaki memnuniyetle doğru orantılı olduğuna dikkati çeken Dr. Ermiş, “Kimilerinde bu çatışma; yaşamındaki memnuniyetsizlik oranı yüksekse, yeteri kadar yapmak istediklerine erişememişse, görece kendini gerçekleştirebilmeye çok uzaksa, benlik idealiyle benliği arasında çok fazla yarık, mesafe varsa çatışmaları da yüksek oluyor. Dolayısıyla daha huysuz, aksi, hayatla ve kendiyle kavgası olan bir yaşlı profili, yaşlılığı ruhsal açıdan da daha ağır geçirebiliyor. Özetle iki gruba ayırarak yaşlılık tanımını bu şekilde bir çatışma üzerinden yapmak; başarılı yaşlanmanın çatışmayı dengeleyebilmekle ilişkili olduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu.
‘EN AZ PSİKOLOJİK DESTEK ALINAN GELİŞİM DÖNEMİ YAŞLILIK’
En az destek alan gelişim döneminin yaşlılık olduğuna dikkati çeken Dr. Ermiş, Türkiye’de kendi kliniğinde spesifik olarak yaşlılarla çalışan, o vakayı takip eden, izleyen kişi sayısının, başvurular az olduğu için, çok sınırlı olduğunu belirtti. Türkiye’de terapinin son yıllarda daha gelişen bir alan olduğunu ifade eden Dr.Öğr. Üyesi Ece Naz Ermiş yaşlılıkta psikolojik destek talebine ilişkin şunları söyledi:
“Bireylerin çocuklarına dair özverilerinden dolayı ergenler ve çocuklarla ilgili terapi desteği alma girişiminin fazla olduğunu biliyoruz. Yetişkinler de son dönemde özellikle 30-40 arası genç yetişkinlerde ivme yüksek. Ancak yaşlılar, o kapıyı çoğunlukla çalmazlar. ‘Bizden geçti’ gibi bir meseleyle duruma yaklaşım, jenerasyon farkı, psikolojinin son yıllarda popülerlik kazanan bir meslek olduğu için o yaş grubuna çok yetişmemesi ve buna alışık olmamaları da bir neden olabilir. Bununla birlikte bir terapistten yardım almak zaten çok görmüş geçirmişlik ve artık ununu eleyip asma meselesi, deneyimlerini kendinden özellikle daha genç birine aktarmak, ‘bu saatten sonra bir çözüm olsa ne olmasa ne’ gibi bir öğrenilmiş çaresizlik ve inançsızlıkla da aslında başvurmadıklarını görüyoruz.”
Dr. Öğr. Üyesi Ece Naz Ermiş, yaşlılara yönelik terapi desteğinde yakın çevrenin yaklaşım ve taleplerini ise şu sözlerle değerlendirdi:
“Terapi almakla ilgili, alınsın mı alınmasın mı sorularına verdiğimiz yanıtı burada da kullanırız. Psikoterapi, bir başkası adına talep oluşturmaktan yana değildir. Talep kişiden doğar ve bir sıkıntıyla, problematikle doğar ve bu problematiği anlama, kavramsallaştırma, formüle etme… Sonunda çözüme kavuşturma; belki oradan bir kararın doğması, bir hareketin doğması, bir değişimin doğması ve bir arzuyu takip etmekle ilgili. Ruhsallıkta, arzuda bir tıkanıklık olduğunda onu açma girişimiyle ilgilidir. Dolayısıyla bu hangi ruhsallıkta varsa o kişi kapıyı çalar. ”
Yaşlı nüfusun ruhsal sağlığı hizmetlerinden yararlanması için sosyal destek mekanizmalarını genişletmek, geliştirmek, yaşlılıkla ilgili kalkınma planlarındaki bütçeyi kullanışlı hale getirecek projeler üretmenin önemine dikkati çeken Dr. Öğr. Üyesi Ece Naz Ermiş, gençlerin de eğitimlerle yaşlılık ve yaşlılığa karşı tutumları konusunda bilgilendirmenin önemli olduğuna dikkati çekti.
More Stories
Ev hanımları örüyor depremzede çocuklar ısınıyor
Suriye ile Ticaret Hedefi 150 Milyar Dolar
İstanbul’da ürküten görüntü: Silivri’de deniz 150 metre çekildi!